Sayın Mahkeme heyeti;

4,5 yıldır süren mahkemede, çok şey söyledik. Bu anlamda yeniden bir tekrar ve zaman kaybı olmaması için, ben sayın Müslüm Elma ve Musa Demir’in mütalaalarına katılıyorum. Fakat yine de kısaca bir iki şey söylemek işitiyorum. 

Öncellikle bu dava politik bir davadır. Bunun içinde davanın başından günümüze kadar, olan sürecinde, cevaplarımızda politik oldu. Bundan sonrada öyle olacaktır. 

Bu nedenle, 5 yılı aşkın süredir, kamuoyunda sürekli gündemde olan bu davamıza, on binlerce kitleler sahipleniyor ve hakkımızda binlerce olumlu haberler yazıldı. Bu gerçeklik bile, haklı ve meşru olan mücadelemizi özetlemektedir. Çünkü; biz ezilen halkların ve mazlum ulusların, tarafındayız ve onların özgürlük mücadelesini yürütüyoruz.

Bundandır ki, bu mahkeme salonunda değil; ama ezilen halkların gönlünde çoktan beraat ettik bile. Tarihte komünistler, sosyalistler ve devrimciler; ezilen halkların özgürlüğü için ne yaptılarsa, bizde onu yapıyoruz. 

Ayrıca sayın Musa demir mütalaasında, Avrupa’da gelişen ırkçı ve faşist partilerden bahsederken, bu partilerin ruh ikizi olan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde kurulan ırkçı, şovenist ve gerici göçmen partilerinden de bahsetmişti.

Bu partiler Almanya’da BİG (Yenilik ve Adalet Partisi) AD (Allianz Deutscher Demokraten) Hollanda’da DENK (EEN Nieune politiche Beweging) Fransa’da PEJ (Eşitlik ve Adalet Partisi) Avusturya’da NBZ (Gelecek için yeni hareket) vb. gibi, partilerin tamamı R.T. Erdoğan’ın paravan ve uydu partileri konumunda olduğunu söyledi. Ve yine Avrupa’da yaşayan muhaliflere dönük yaptıkları istihbarat çalışması ve saldırılarından bahsetti.

Tamda bu noktada, canlı ve aktüel olduğu için, yakın zamanda Viyana’da yaşanan olaylara kısaca değinmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta içinde, Avusturya’nın Viyana şehrinde, her hafta, düzenli olarak devrimci, demokrat, Kürt ve Alevi kadınların yaptıkları sokak etkinliğine, faşist R.T. Erdoğan’ın çeteleri tarafından provoke edilerek saldırılıyor. 

Ardından demokratik göçmen derneklerinin bulunduğu sokağa yöneliyorlar ve orada bulunan tüm demokratik derneklerin camlarını ve kapılarını kırarak insanlara zarar veriyorlar. Ertesi günde; DİTİB ve ülkü ocaklarında olan, 400’ü aşkın kitle gece ve gündüz sokaklarda nöbet tutarak; “Allahü ekber” sloganları ile bozkurt işaretleri eşliğinde, taşıdıkları Faşist R.T. Erdoğan resimleriyle birlikte; demokrat, devrimci, Kürt ve Alevi insanların avına çıkmışlardı.

Evet bu konuya şunun için değinme gereği duydum, sayın Musa Demir mütalaasında belirtiği gibi, faşist R.T. Erdoğan’ın, ırkçı, şoven, dinci ve gerici saldırgan politikaları sadece Türkiye içinde değil, aynı zamanda ülke sınırları dışına taşınmış durumdadır. Bir yandan İŞİD barbar katillerine verdiği sınırsız destek ile, diğer yandan Avrupa ülkelerinde, örgütlediği parti ve kurumlarıyla yaptıkları Türk milliyetçiliği, şovenizmi ve aşırı dinciliği neticesinde hem Avrupa halkları açısından hem de Ortadoğu halkları açısından Türkiye devleti tehlikeli bir konuma gelmiş bulunuyor. Faşist R.T. Erdoğan kendisinden olmayan tüm etnik ve inançsal azınlıklara yönelik yaptığı ayrımcı, ırkçı, dindar ve kindar siyasetin sonucunda, halkların birlikte ve barış içinde yaşamasını tehlikeli duruma getirmiş bulunuyor. İşte geçen hafta Avusturya’nın Viyana şehrinde olan tamda budur.

Bu anlamda faşist Türkiye devleti, geçmişte Koçgiri’de, Zildan’da, Dersim’de, kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Malatya’da ve Sivas’ta Kürtleri ve Alevileri nasıl katlettiyse ve nasıl diri diri yaktıysa, bugünde Avrupa coğrafyasında bu faşist saldırıların provasını yapmaktadırlar. Bu nedenle, Viyana’da yaşanan bu faşist saldırıyı, şiddetle kınıyorum.

Son olarak, bende 5 yılı aşkın süredir bizimle birlikte her türlü eziyet ve zorlukları göğüsleyerek, bizi savunan değerli Avukatlarımıza ve tüm tercüman arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ve Müslüm Elma da 5 yılı aşkın süredir, tutuklu olarak yargılanması da adalet ve hakkaniyet duygusuyla bağdaşmamaktadır. Bundan dolayı, Müslüm Elma hemen özgürlüğüne kavuşmalıdır.

Teşekkür