Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde 10 Türk ve Kürt komüniste karşı 129 b maddesi uyarınca yürütülen davanın savunma avukatlarının basın açıklaması

Alman makamları “darbenin ardından gelen darbeden” gerekli sonuçları çıkarmalıdır.

Müdafiler, Adalet Bakanlığı’nın verdiği soruşturma ve kovuşturma izninin derhal geri alınmasını ve ceza davasının düşürülmesini talep ediyorlar.

17 Haziran 2016 tarihinden bu yana Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde, TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist) üyesi oldukları varsayılan 10 kişi hakkında bir yurtdışı terör örgütüne üye olma iddiası ile (Alman Ceza Kanunu’nun 129 b maddesi uyarınca) açılan ceza davası görülmektedir. TKP/ML Almanya’da yasaklı bir örgüt değildir ve herhangi bir uluslararası terör örgütü listesinde de bulunmamaktadır. Bu örgüt, yalnızca Türkiye tarafından terör örgütü ilan edilmiştir.

Bu ceza davası, Adalet Bakanlığı’nın (BMJV) verdiği soruşturma ve kovuşturma izni sonucu, yani dış ilişkiler politikası esas alınarak açılmıştır: Bir ceza kovuşturmasının yürütülüp yürütülmemesine Almanya Federal Cumhuriyeti’nin çıkarları esas alınarak karar verilir. Yasa uyarınca bu karar alınırken belirleyici olan faktör ise örgütün hedefi olan yabancı devletin insan onuruna saygı gösteren bir devlet olması gerekliliğidir.

Müdafiler 17 Haziran 2016 tarihinde yaptıkları bir basın açıklamasıyla Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerine ve devletin totaliterleşme eğilimine dikkat çekerek Adalet Bakanlığı’nın verdiği soruşturma ve kovuşturma izninin geri alınmasını ve davanın düşürülmesini talep etmişlerdi.

AKP hükümetinin 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana aldığı “tedbirler”, Türkiye’nin sayısız demokrasi ve hukuk devleti prensibini çiğneyerek alenen diktatörce yönetilen bir devlet olma yolunda olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Türkiye’de insan onuru ve insan haklarına saygı gösterilmemektedir. Geçen hafta, “darbenin ardından gelen darbeden” sonra yaşanan gelişmeler, Alman hükümetinin politikalarında da gerekli sonuçları doğurmalıdır. Herhangi bir yaptırım gücü olmayan “endişeliyiz” söylemi artık yeterli değildir. Müvekkillerimize karşı yürütülen bu ceza davasının başından bu yana Erdoğan ve onun rejimi adına yürütülen bir dava olarak görülmesi gerekirken, son günlerde yaşanan gelişmelerden sonra bu davanın devam ettirilmesi ise Erdoğan’ın aldığı demokrasiye aykırı ve hukuk devleti karşıtı tedbirlerin meşrulaştırılması anlamına gelecektir. Bu durumu baskılara maruz kalan İstanbullu gazeteci Can Dündar’ın sözleriyle ifade edecek olursak davanın yürütülmesi “darağacının altına konulan tabure” anlamına gelecektir.

Olağanüstü Hal ilanı, Türk devletinin artık insan onuruna saygı duyan bir devlet düzenine sahip olmadığını tartışmasız şekilde ortaya koymuştur.

Yaşanan bu dış politik gelişmeler verilen soruşturma ve kovuşturma izninin geri alınmasına yol açmalıdır. Aksi takdirde Alman hükümeti kendisini Erdoğan otokrasisinin aracı konumuna düşürecektir. Bu nedenle Adalet Bakanlığı’nı müvekkillerimiz hakkında verdiği soruşturma ve kovuşturma iznini geri almaya çağırıyoruz.

Arka Plan

AKP hükümeti yapılan başarısız darbeyi fırsat bilerek çok öncesinden hazırlandığı aşikar olan bir “temizleme harekatı” gerçekleştiriyor. Terörizmle mücadele kisvesi altına sadece son birkaç günde yaklaşık 65 bin hakim, savcı, memur ve polis, asker, öğretim üyesi ve öğretmen açığa alındı ve/veya tutuklandı. Erdoğan’ı eleştiren radyo ve televizyonların yayını durduruldu. 20 Temmuz 2016 tarihinde tüm Türkiye’de olağanüstü hal ilan edildi.

İşkence izleri açıkça görülen insanlar teşhir ediliyor. Linç hukuku hoş görülmekle birlikte yeniden ölüm cezasının getirilmesi için çağrıda bulunuluyor. Farklı görüşler ve azınlıklar hedefli bir şekilde sindiriliyor ve saldırılara maruz kalıyor. Her türlü farklılığa karşı İslami bir seferberlik yaratılıyor. Hükümet bu süreçte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulanmayacağını ilan etti. Kuvvetler ayrılığına son verilmiş durumda.

Münih, 21.7.2016

 

Information
https://www.tkpml-prozess-129b.de
RA Alexander Hoffmann: info@anwalthoffmann.de
RA Dr. Peer Stolle: stolle@dka-kanzlei.de
Verteidigerinnen und Verteidiger
RA Rainer Ahues
RA Sinan Akay
RAin Antonia von der Behrens
RA Berthold Fresenius
RA Marvin Hegermann
RA Martin Heiming
RA Manfred Hörner
RA Alexander Hoffmann
RA Frank Jasenski
RA Dietmar Kleiner
RA Ulrich v. Klinggräff
RA Stephan Kuhn
RA Roland Meister
RAin Franziska Nedelmann
RA Bernhard Pradel
RA Iñigo Schmitt-Reinholtz
RA Yener Sözen
RA Dr. Peer Stolle
RA Yunus Ziyal