1 Temmuz 2016 tarihindeki dördüncü celsede de seyirci sıraları doluydu.

İlkönce Federal Savcılık, savunmanın mahkeme tercümanı Dr. N.’nin görevden alınması talebi hakkında görüş belirtti. Görevden alınma talebinin gerekçesi, tercümanın yetersiz çeviri kalitesinin yanında, savunma avukatları ile müvekkilleri arasındaki yazışmaları okuyan hakimin de tercümanı olarak görev yapmasıydı. Ancak Federal Savcı Ritzert, tercümanı reddetmeye gerek görmedi. Fakat Federal Savcılığın dilekçesinin verilmesi de gecikmeye uğradı, zira simültane(!) çeviri yapmakla görevli olan mahkeme tercümanı, Federal Savcılığın dilekçesini gözden geçirebilmesi için duruşmaya bir saat ara verilmesini rica etti. Başyargıç Dr. Dauster bu ricayı yerine getirerek birkaç dakika sonra duruşmaya ara verdi.

Federal Savcılığın görüşünü bildirmesinin ardından, mahkeme, reddedilen tercüman Dr. N.’nin ceza dairesinin de onayıyla görevinden geri çekildiğini duyurdu.

Duruşma, savunmanın oturma düzeninin değiştirilmesi ve (çok sayıdaki) polisin mahkeme salonunu terk etmesi taleplerine Federal Savcılığın verdiği iki mütalaayla daha devam etti. Duruşmalar esnasında gerçekten de otuzu aşkın polis mahkeme salonunda bulunmakta. Federal Savcılık, savunma avukatlarının bu dilekçelerinin de reddedilmesi talebinde bulundu.
Savcı Heise, gerekçe sunarken, sanıkları “ayrı tutulma kararını birçok kez ciddi biçimde ihlal etmekle” itham ederken, “sanıklar, avukatlarıyla ve diğer sanıkların avukatlarıyla birçok kez fiziksel temasta bulundu ve diğer sanıklarla en azından sözlü temas kurmaya çalıştı,” dedi. Kastettiği, savunma avukatlarının müvekkilleriyle el sıkışması ve sanıkların birbirlerine seslenerek selamlaşmasıydı. Savunmanın içeriğe dair itirazları saklı kalmak üzere, red talebinin bu şekilde gerekçelendirmesinin içerdiği gayri-insani soğukluk dikkate değer. Federal Savcılık cidden, kimileriyle 14 aydır birlikte çalıştığımız müvekkillerimizle el sıkıştığımız ya da bir sanık, bir yıldan uzun süredir görmediği yine sanık olan hayat arkadaşına seslenerek selam verdiği için öfkelendi. Federal Savcı Heise bunu, “mahkeme otoritesine karşı direniş” olarak niteledi. Federal Savcılığın belirttiği üçüncü ve sonuncu görüş, hazırlanma süresinin yeterli olduğu gerekçesiyle, Müslüm Elma’nın avukatının erteleme talebinin reddedilmesi yönündeydi. Birçok savunma avukatı, savcılığa yanıt vermek istediklerini ilan etti.

Mahkeme reisi Dauster, esasen, bu celsede ilk olarak, sanıklardan birinin üzerindeki bir veri taşıyıcıda bulunan ve TKP/ML’nin tüzüğünü içerdiği iddia edilen bir metnin okunmasıyla delillerin belirlenmesine geçilmesini planlamıştı. Ancak Dauster, tarafları önceden bu plandan haberdar etmeyi ihmal etmişti. Bu yüzden, savunma olarak, müvekkillerimizle birlikte delillerin belirlenmesine hazırlanmak ve örneğin, delillerin iradının uygun olup olmadığını incelemek için, duruşmaya ara verilmesini talep ettik.

Duruşma ileriki bir tarihe ertelenmeden önce, Seyit Ali Uğur’un avukatı, tüzüğün planlanan şekilde takdimine itiraz etti. Metnin orijinali, Fransa’da polis tarafından el konulan bir veri taşıyıcıda bulunmaktaydı. Şimdi okunacak olan doküman ise bir DVD kopyasında yer alıyordu. Fransız polisi, Almanya’da soruşturmayı yürüten makamlara toplam üç adet DVD teslim etmişti. Orijinal belgeler, mevcut kopyaların orijinallerle uyuşup uyuşmadığının denetlenmesine izin verecek bir biçimde korunmamıştı. Bu durum, verilerin doğruluğunun -manipülasyon ihtimalini ortadan kaldıracak biçimde- denetlenmesini imkansız hale getiriyordu.

Savunma, 08.07.2016 tarihinde görülecek olan bir sonraki celsede davanın düşürülmesi için kapsamlı bir dilekçe sunacağını beyan etti. 15.07.2016 tarihinde Müslüm Elma’nın bir açıklama yapması öngörülüyor.